“Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil”
Erdemin rüzgarına eğiyorum başımı, sen bunu yanlış
anlıyorsun.
Eğişimden kendine bir pay çıkarıp, sana mailim sanıyorsun.
(şapkalı a)
İflah olmam, biliyorum.
Mağluplar kalesinin fedaisiyim ben.
Ve her yenilgide sancağı yeniden dikiyorum.
Durmadan yeniden başlıyorum..
Her defasında daha çok kızıyorum kendime ve en çok kendime
kızıyorum.
Geçiyorum aynanın karşısına okkalı bir küfür sallıyorum..
Böyle zamanlarda kendime katlanmıyorum ki, sana… anlıyor
musun?
Olmuş, yanmış, pişmiş, aşmış bünyenin; Kendisini, avuç avuç,
parmak parmak okşatmasını anlarım ama o da bir yere kadar…
Olduğunu sananın, bunun farkında olmayanın ve kendini bir
şey sananın, apış arasından iğrenç kokular geldiğini söylesem bir türlü,
söylemesem..
Herkes için istediğimiz yargılara varırız, aklımıza geleni
söyleriz ama bunu ancak biz yapabiliriz.
Amma, bizim hakkımız da biri bir şey söylediğinde “sen
kötüsün..” seninle görüşmek, konuşmak istemiyorum deriz.
- Pardon ama siz kimsiniz?
+ Biz mi? Biz böyleyiz, işinize gelirse’ciyiz…
Histerik bünyelerin vibratörü olmadım hiç, bu yüzden
sevmezler beni.
Ne eksilirim, ne de gocunurum…
Geçerim aynanın karşısına okkalı bir küfür sallarım.
Sen de geç aynanın karşısına avuçla kendini…