13 Mayıs 2013 Pazartesi

Ah Madam..!


Bir duble daha Madam, son ışık sönmeden, son masa kalkmadan.



Kimsesizler coğrafyasında kimsesiziz.
Gecemiz aydınlıktır, gündüzümüz karanlık.
Taksim taksim umutlar, taksit taksit mutluluklar.
Rengârenk neonların arasında siyah/beyaz bir hayat.
Belki de bu yüzdendi, ışığı eksik olmazdı yüzünün,
hep bir misafir bekler gibi...
...
Anı dediğimiz ne biliyor musun Madam?
Tortusu birikmiş sıcak şarabın, dimağımızda bıraktığı buruk bir tad şimdi.
Ve kendi ellerinle ısıttığın…
Kemikli, ince parmakları ile Pazı dolması sarması Rum güzelin.
Anların birikmesi…
Yahut,
uğradığı her limandan yük almış/ yük bırakmış asbestli bir gemi.
Ah o gemi…
Vakitli vakitsiz.
Bir dalga vuruyor bordosuna şimdi,
Zihnin boşluklarında yankılanıyor sesi
“vardım” der gibi,
“neydim” der gibi.
Sen gittin Madam;
kalktı o gemi limanlarımızdan;
kopararak halatları,
bırakarak en ağır yükleri doklarımıza.
Ne aldığı yol, ne de gittiği yer belli.
Ve
Hayat dediğimiz sevgili Madam;
bir varmış, bir yokmuş…
Masal gibi.
Dubleden vazgeçtik “yolluk” ver sen bize Madam,
biz de kalkarız birazdan…
Huzur içinde.. 
“Canim”