5 Ağustos 2014 Salı

Usta ile hasbihal...

https://www.youtube.com/watch?v=3oMb06O2wXo&index=16&list=RD3-oSMrXbzss


Geçenlerde yine üzülüyorum. (üzülecek şey kalmamış gibi)
Neye, niye üzülüyorum biliyor musun usta?
İnsanların her şeyi tekdüze yapma, yaşama ve yaşatma çabasına.
Dimağlarında bulunan üç/beş yaşanmışlık kalıbına göre; giriş, gelişme ve sonuç yazmalarına.
Kendi gibi, olmuş ve olan gibi, olmaya mahkum etmelerine.
O kadar alışmışlar ki kalıplara koymaya; o kalıba uymadığını gördükleri takdirde, sığdırmak için ellerinden gelen her şeyi yapma çabalarına.
Sırf; sonra da karşısına geçip; “Ben demiştim” demek uğruna…
Oysa,
Kavunun ve beyaz peynirin yanında rakı içmemiş, içememiş, hatta varlığından bile haberi olmayan insanlar var bu dünya’da. Ve ben buna gerçekten üzülüyorum mesela.
Ve dünyanın herhangi bir yerinde, benim de tatmadığın nice lezzetler var.
Ve onları tadamadan öleceğim muhtemel, buna da gerçekten üzülüyorum mesela.
Ben kelimelerin gücüne inanıyorum.
Ağızdan çıktıkları an; örs/çekiç ve üzengi düzeneğinden geçip damıtıldığında, us’da kalan anlama inanıyorum. Öyle olmadığını gördüğümde de üzülüyorum mesela..
Misal; bir insan “seviyorum” dediğinde, öyle değil de üç günlük bir heves olduğunu gördüğümde de üzülüyorum mesela…
Yani usta;
Onca üzülmeler içinden, tutup kendime bunu seçtim.

Velhasıl, “Toplum” denen şey hastalıklı bir şey usta…

Şu an, şimdi rakı içtiğimiz için söylemiyorum;
Ayık da olsam aynı şeyi söylerim.

Sana diyorum kızım, sen anla gelin;
Masallara inan demiyorum, masal kahramanlarına da.

“Yaşa”…