26 Eylül 2012 Çarşamba

Şimdi mevsim sonbahar...


Ne Lüfer'ler eski lüfer ne de rakılar eski "yeni rakı".
Tamburun bile eski işvesi yok, telinden mi yoksa, mızrabı tutan elden midir bilmem..?
İçtiğim rakı gibi, su katılmamış sevda yangınlarımı, yine rakıyla söndürmeye çalıştığım eski salaş meyhaneler de yok artık...
Bir sigara daha yakmak için duraksadığım kesme taşlı yolda, yeni yetme delikanlı gülüşümü arıyorum,
yağmur birikintisinden yüzüme vuran aksim de...
Heyecanlı konuşmalar, neşeli kahkahalar, güzel bir kadın yüzü geçiyor aklımdan…
Sert bir lodos savuruyor,
kahkaha gittikçe uzaklaşıyor,
Kadının yüzü hala aklımda.
Adımlarım hızlanıyor yağmurun ritmiyle...
Garip; kaçmak istediğin anıların hayali gibi yağmur,
Ne kadar kaçmaya çalışırsan o kadar ıslanıyor, bir o kadar yakalanıyorsun sağanağa…
Bir vapurun güvertesinde,
Kasım sabahı gri bir istanbul…
Sigara dumanımın çizdiği siluet…
Uçuşan acemi bir martı…
Dilimde akşamdan kalma bir şarkı…


2 yorum: